Zulümle Âbâd Olanın Âkıbeti Berbâd Olur
“Hac insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır; oraya gitmeye gücü yetenlerin Beyt’i haccetmesi gerekir…” (Âl-i İmrân/97)
Zulmün Kalbinde İbadet Etme Mücadelesi
Hac; İslam’ın en azim beş temel esasından biridir. Sadece bir ibadet değil, aynı zamanda ümmetin ruhunu birleştiren, milletleri eşitleyen, servetle imanı aynı çizgide sınayan ilahî bir çağrıdır. Ancak ne hazindir ki, bu ilahî çağrı, günümüzde siyasi hesaplara kurban edilmekte; Suudi yönetiminin keyfi, çıkarcı ve zalimce uygulamaları yüzünden milyonlarca Müslüman, Rabb’inin emrine yürüyememektedir. Bu, sadece bir idari zafiyet/ihanet değil; doğrudan Allah’a olan ibadete adeta müşrik engelini andırmaktadır.
Keyif Veren Zulüm: Haccın Özelleştirilmesi
Suudi Arabistan’ın hac politikası artık açıkça zulme dönüşmüştür. Her yıl kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde “resmî hac acenteleri” ve “yetkili vize aracıları” adı altında, binlerce dolarlık zorunlu ödemelerle Hac, parası olanın ibadeti hâline getirilmiştir. Vize alamayan, acenteye başvurmayan veya resmi kontenjan dışı yola çıkan Müslümanlar ya havaalanından geri çevrilmekte ya da Mekke’ye varmadan çöllerde susuz ve sahipsiz bırakılmaktadır.
– “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namazlarından gafildirler; gösteriş yaparlar ve en küçük yardımı bile engellerler.” (El Maûn/4–7)
İslam, yardım etmeyi emrederken; Suudi yönetimi Allah’ın emrini yerine getirmek isteyen ve büyük bir aşkla yola çıkanları yalnızlığa, açlığa ve aşağılanmaya terk etmektedir. O kadar aşağılık uygulamalara gidiliyor ki salih Müslümanlara “terörist” muamelesi yapıp işkence çektiriyorlar.
Ayetlerle Uyarıları Görmüyorlar: Allah’ın Mülküne Engel Olmak
Suud hanedanı, Mekke ve Medine’nin sahibi değil, hizmetkârıdır. Lakin kendilerini “Harem’in sahibi” gibi görmeleri açık bir ilhad ve gasp fiilidir.
-“Allah’ın mescitlerinde, O’nun adının anılmasına engel olan ve onların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir?” (El Bakara/114)
Bu ayet, Allah’ın beytine erişimi engelleyenleri “en zalim” olarak tanımlar. Vizeyle, kota oyunlarıyla, parayla ibadet satışlarıyla bu mukaddes yol kapatılmaktadır. Hac vizesi için ödenen ücretin 10-15 bin dolara kadar çıkması, hacı adaylarının kalacak yerlerde istiflendiği oteller, kontrol noktalarında yapılan aşağılamalar, terörist gibi muameleler, hakaret ve küfürler açık bir ibadet istismarıdır. Resmen bu yıl Müslümanlarla alay ettiler. Yolları kapatmalardan tutun da son saatlerde yolu açıp Arafat’ın sınırına yakın yerde ordu yığar gibi askerlerini yığmaları, insanları otobüslerde rehine gibi bekletmeler, tek sıraya dizip terörist sabıkalanması gibi sabıkalama çalışması ve daha neler neler…Bu Müslümanların ahı sizi yerle bir edecek ve ben değil binlerce Müslüman buna inanıyor. En zorumuza giden de bazı kimselerin “bu yıl çok güzel bir hac organizasyonu yaptınız” deyip teşekkür etmeleri oldu. Biz de onlara diyoruz ki: “Zulümle Âbâd Olanın Âkıbeti Berbâd Olur.”
Suud Zalimlerine Hadislerle Hatırlatma: Hac Her Müslümana Açıktır ve Hakkıdır
Rasûlullah Aleyhissalatu Vesselam şöyle buyurur: “Hac, cihaddan üstündür.” (Buhari/Umre/1)
-“Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa, annesinden doğduğu gün gibi günahsız döner.” (Tirmizi/Hac/2)
Ancak bugünkü tablo tam tersidir: Hacca niyet eden, yolda itilip kakılmakta; sırf acente sistemine uymadı diye şeytanlaştırılmakta, Mekke’ye vardığında dahi Arafat’a sokulmamakta, “çöl sürgününe” mahkûm edilmektedir. Ulan arkadaş karşındaki Müslümanlara “Guantanamo Mahkumları” muamelesi yapamazsın sen. Kimsin kim?
Psikolojik ve Sosyolojik Tahribatın Açıklanması Mümkün Değil, Travmalar Birbiriyle Yarışıyor
Müslümanlar için Hac, ömürlük bir hayal ve manevî zirvedir. Ancak Suudi baskısı, bu kutsal deneyimi travmatik bir işkenceye çevirmektedir.
Psikolojik olarak: İnsanlar suçlu muamelesi görüyor, “kaçak hacı” yaftasıyla aşağılanıyor. Umutları yerle bir olan ve adeta esir muamelesi gören Müslümanlar oralarda, onları bekleyenler de artlarında endişeli bir vuslatı beklemektedirler. Göklere şu ses yankılanmaktadır: “Allah’ın laneti üzerinize olsun ey Ebu Cehil torunları!”
Sosyolojik olarak: Fakir ülkelerden gelen Müslümanlar dışlanıyor, zengin Arap ve Batılı Müslümanlara “VIP hac” imkânları sunuluyor. Kurada ismi çıkmayan Müslümanlara iğrenç Suudi yönetimi bir isim altında 10-15 bin dolarlık vize almayı zorunlu tutuyor ve resmen saf Müslümanlardan topladıklarını küresel eşkıyalara saçlarını bir sağa bir sola savurarak veriyorlar. Tarih bunların affedilmediğini de gösterecektir. “Allah’ın laneti üzerinize olsun ey Ebu Cehil torunları!”
Dini olarak: İbadet eşitliği bozuluyor, adalet ilkesine darbe vuruluyor. Allah’ın hiçbir kulunun Müslümanları ibadetlerden engellemeye hakkı da yoktur hukuku da. Ama şeytani zevklerin esiri olmuş fino hareketli süslü bit yavruları zalimlikte sınır ve yöntem tanımıyorlar. “Allah’ın laneti üzerinize olsun ey Ebu Cehil torunları!”
Hac artık bir “ayrıcalıklı sınıf ibadeti” haline getirilmiş, ümmetin ortak değeri bir kralın egemenliğine mahkûm edilmiştir. Yazıklar olsun yazıklar. Bunun hesabını illa ki vereceksiniz kibir abidesi keneler.
Siyasal Gerçekliği Görmek Suç Olmamalı: Mekke Tekeli ve İslam’ın Özelleştirilmesine (!) Rest Çekilmeli
Suudi rejimi, Harem topraklarını siyasi meşruiyet aracı olarak kullanmakta; eleştirileri “hizmete saygısızlık” bahanesiyle bastırmaktadır. Oysa Mekke ve Medine tüm ümmete aittir. Hiçbir kral, hiçbir aile, bu toprakları ticaret metaına çeviremez. Mümkün de olmamalıdır. İzin verilmemeli, takdir edilmeleri yerine gerekirse parmak sallamanın ötesine gidilip had bildirilmelidir. Diplomatik hamleler bizim işimiz ise bu vaka olmaktan çıkıp, aleni zulmü teşekkürle karşılamak yerine “siz kimsiniz ulan!” ifadesiyle başlayıp had bildirilmelidir.
-“Allah’ın mescitleri ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekât veren ve yalnız Allah’tan korkanlar tarafından imar edilir.” (Et Tevbe/18)
Suudi ailesi korkusuzca Müslümanlara zulüm etmekte maalesef; hac ibadetini kendi siyasi egemenliğinin aygıtına dönüştürmektedir/dönüştürmüştür. Bu da ümmetin kalbine saplanmış en tehlikeli ve zehirli hançerlerden biridir.
İcma ve Tarih Bilmek: Harem-i Şerifler Ümmetindir
Tarihte ne Osmanlı ne Abbasîler ne de Emevîler, Mekke’yi “kendi mülkleri” gibi görmedi. Hacılar için yolları güvenli kıldılar, su ikram ettiler, kapıları açtılar. Bugünse Suudi yönetimi:
*Hac yollarını kapatmakta,
*Harem bölgelerini sınırlandırmakta,
*İbadet niyetiyle gelenleri tutuklamakta,
*Medine ve Arafat’ta dahi “izinli giriş” şartı koymaktadır.
Bu ne Kur’an’a ne sünnete ne de icmaya uygundur. Ümmetin suskunluğu da bu zulme ortak olmaktır.
Yani Zalimle Mücadele Etmek Bir Erdemdir, İmtina Etmeyin
Suudi yönetimi hacı değil, haşin bir bekçidir. Görevleri hizmet etmekken, ibadetin önünde engel olmuşlardır. Bugün Hac, Allah’ın rızasına ulaşmanın değil; Suudi prosedürlerini geçmenin savaşı hâline gelmiştir. Bu düzen yıkılmalıdır. Harem-i Şerifler yeniden ümmete emanet edilmelidir.
-“Zulüm ile âbâd olanın âkıbeti berbâd olur.”
Artık yeter!
Hac ne Suudi’nin parselidir ne kralın hediyesidir.
Hac Allah’ın emridir, ümmetin ortak hakkıdır.
Bu hakkı gasp edenler hem bu dünyada hem ahirette ağır bir hesap vereceklerdir.
Nasıl sağlıcakla kalacaksak öyle kalalım…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog