Tek düze bir varlık olmayan bizler, hayat mücadelesini devam ettirirken ya da hayatımızı idame ettirirken her türden olaylarla karşı karşıya kalırız. Teknoloji çağının yaşanmaya başlandığı ve her geçen gün de hızı artan bir değişim içerisinde tüketiyoruz günlerimizi.
Her hadiseye tek yönlü, tek pencereli bakmayan kimseler için hayat daha bilinçli ve tatmin edici bir şekilde sürer. Hatta buna “Kaliteli Yaşam”, “Kaliteli Vakit” türünden benzetmeler yapılır. Kaliteli vakit geçirmeyi yakalamak için tabi ki de bazı şeyleri iyi analiz edip, ona göre davranmalıyız. Yani daha net bir ifadeyle hayatı dar alanlara sıkıştırmadan yaşamamız gerekir. Hata yapan bizim evladımız ise bize yapılan hakaret ve ithamları kabul eder miyiz? Ya da ne bileyim bir kurumda görevli olan kimselerin şahsi hataları yüzünden, o kurumun misyon ve vizyona uymayan davranışları sergileyen kimseler yüzünden o kurumu suçlayabilir miyiz? Elbette suçlayamaz ve kötü göremeyiz.
İşte tam da burada konuyu sosyal medyaya getirmek istiyorum. Sosyal medya günlük hayatımıza adeta hükmeden bir unsur haline gelmiş bir durumda. Ama bu ifade bilinçsizce sosyal medya kullanıcıları içindir. Bilinçli insanların kullanımları ise yeri geliyor hayat kurtarıyor. Duyarlılık gerektiren şeylere dikkat çekme, birlik beraberlik ve yardımlaşmada, ihtiyacı olan kimselerin yardımına koşmada çok önemli bir unsurdur. Güzel şeyleri duyurmak, ibret verici şeylerle hayatlara katma değer sağlamak ve kültürel yapımızda bizi biz yapan şeyleri yaymak sosyal medyada çok da güzel yapılmaktadır.
Günlük olarak birkaç defa sosyal medya mecralarında olurum ve özellikle de paylaşılan yazıları okumaya gayret ederim. Bugün paylaşılan bir yazıyı okudum ve çok etkilendim. Yaşanan kısa bir olayın anlatıldığı bir yazıydı. Ama olayın kahramanı küçük çocuk, nasibi olanlara o kadar büyük bir ders veriyor ki…Etkilenmemek elde değil. Takdir etmemek elde değil. Bunu iyi niyet ve duyguların oluşumunda ve sürdürülmesinde sosyal medyayı bu kadar güzel kullanan listenizdeki insana teşekkür etmemek elde değil. Evet, şimdi sizi o olayla baş başa bırakıyorum. Nasiplenmemiz duasıyla…
“Otobüse binmiş sıcaktan bunalmış halde otobüsün kalkmasını bekliyorum. Otobüs kaçacak diye su almayı unutmuşum ve dilim damağıma yapışmıştı. Bir delikanlı girdi 10-12 yaşlarında otobüsün kapısından üstü başı pejmürde pasaklı elinde kendisinin yarı boylarında 24 lü su kolisi…
-Su isteyen var mı? diye sordu
-Ver bir tane delikanlı dedim. O getirirken cüzdanı kurcaladım bozukluğum kalmamış. Beş lira verdim alnından akan hakikaten toplumun büyük bir bölümünün unuttuğu alın terini sildi ufak Adam. Ve elini cebine attı onunda iki lira bozukluğu varmış.
-Tamam delikanlı, kalsın beş lira dedim.
-Yok, gidip bozdurup geliyorum hemen dedi.
-O zaman ver o iki kirayı gerisi kalsın dedim.
-O da olmaz çünkü su 1 lira dedi.
-Tamam borcun olsun bana deyince genç adam;
– Ben borçlanmam dedi. İlla biri borçlanacaksa al suyu sen borçlan dedi.
-Tamam dedim kızma hadi al parayı o zaman bozdur gel.
-Yok dedi. Ya otobüs gitmiş olursa tut sen bu parayı ben kendi paramdan bozdurup geliyorum. Dedim ya giderse otobüs ben ne yapacağım o zaman.Senin paran bende kalsa ben senin gibi birine veremem. Ama sokakta benim gibi su satan çocuk çok! Sen bana veremezsen onlardan birine verirsin hepimizin kaderi aynı bizim sonuçta.
Gözlerim dolu dolu baktım beş lira elimde…Ve gitti bozdurdu geldi, dört liramı verdi bana.Başını okşadım. Kaç su satıyorsun bir günde dedim. 200 kadar normalde dedi ama bugün daha senle yeni siftah yaptım. O niye dedim. Suyum bitmişti almaya gidecektim baktım cuma vakti gelmiş cumayı kıldım su aldım geldim ancak.Peki dedim bugün kazandığın yetecek mi sana?Ve bizim bolluk içinde unuttuğumuz hatırlamadığımız bir cümleyi kurdu:
-“AZIN BEREKETİ OLURMUŞ” babam öyle derdi…Baban nerede dedim?
-“ŞEHİT oldu. ŞEHİT OĞLUYUM ben” dedi…
Ben ağlıyordum otobüs bize bakıyordu. Derken şoför geldi ve “Eyvallah” dedi ufak Adam. Ona;
-“Bana Dua eder misin?” dedim. O da;
-“Tamam ama sende bana, anneme ve kardeşime edeceksin. Hasta olmayalım ve her gün tok güvende uyuyalım diye…”
-Peki dedim söz…
-Bu dört lirayı bir ömür saklayıp her israfımda bakıp vazgeçeceğim inşeAllâh.Ben bugün hayat dersi aldım, hemde en hasından…”
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog