Değerli Dostlarım,
Sayamayacağımız faziletleri içinde barındıran ve gerçek anlamda ihya edenleri kurtuluşa erdirecek bir Ramadan ayını bitirdik. Allâh-u Teâlâ yaptığımız ve yapacağımız ibadetleri kabul buyursun.
İçinde bulunduğumuz şartların iyileşmemesi nedeniyle ikinci Ramadan bayramını da evlerimizde geçireceğiz. Özellikle bu yıl, biz yaştaki ve mahalle kültürü ile yetişmiş insanların hiç de alışık olmadığı bir oruç mevsimi yaşadık. Daha düne kadar komşularımıza pişirdiklerimizden ikram eder, çocuklarımızla camilere gider, bayram namazlarını eda ettikten sonra cami çıkışı hemen bayramlaşmaya başlardık. Eve geldiğimizde ise eşlerimiz bayramlıklarını giymiş bizi bekler şekilde kapıda karşılar ve aile içi bayramlaşmaya başlardık. Anne, babanın elini öper ve sonra da yaş sırasına göre bayramlaşmalar yapılır, harçlıklar verilir ve güzel bir güne böylece başlanmış olurdu. Malum, hep çekirdek aile tipinde yaşadığımız için böyle oluyor.
Anne babası sağ olanlar sabah kahvaltısı için sofrayı hazırlamış, gözü yollarda, pencere önünde bekleyen ana babalarına doğru yola koyulurlar. Ana baba adına çok büyük bir sevinçtir özellikle bayramda evlatlarının gelmesini beklemek. Nereden mi biliyorum? Belki şimdiye kadar anlamamıştım ama bu yıl oğlum Nizar olmadan geçireceğimiz ilk bayram. Allâh yavrularımıza sağlık versin, yokluklarını göstermesin; bu yıl pandemi tedbirleri dolyısıyla evladımız olmadan geçireceğimiz ilk bayram. Ana babalarımızı anlamak da güzel aslında. Kendimize düşen hisseleri almak çok güzel. Belki bayramlarda büyüklerine gitmeyi istemeyen kimseler de bu duruma düşerlerse, düşürdükleri insanların hissiyatlarını anlayabilirler. Allâh, bizleri anaya babaya iyilikle muamele eden, ihsanda ve saygıda kusur etmeyen, empatik yaşayan salihlerden eylesin.
Bu bayram çok daha farklı olacak. Yetkililerin yaptığı açıklamaya göre komşuya bile gidip gelmek büyük bir risk taşımaktadır. Tabi, kurallara uymak bize kazandıracaktır. Biz de elimizden geldiği kadar kurallara uyalım. Bir fert olarak bu bayram neler yapmalıyım ve gerçekten uzaktan da yaşansa bayramı nasıl yaşamalıyımın hesabını yapmıyor değilim. İnanın gönlümüz hüzün dolu ama en kötü şeyleri bile fırsata çevirmesini bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Düşünün bir kere nasıl olacak?Sıralayacağım şeylerin sıralaması değişse bile sizlerin de bunlara benzer şeyler yapacağınızı tahmin ediyorum. Çünkü aynı kültürel yapı içindeki kimselerin benzerlikleri çok doğaldır. Düşünün…:
Sabah kalkıp en güzel ve en temiz giysilerimizi giyerek abdest aldık; bir güzel sabah namazımızı eda ettikten sonra Müslüman Ümmetine, Filistinli, Arakanlı, Doğu Türkistanlı, Iraklı, Suriyeli, Habeşistanlı ve Yemenli, dünyanın dört bir yanındaki mazlum Müslümanlara dualar edip tesbihatlarımızı yaptık. Kur’ân-ı Kerîm okuyup vefat etmiş büyüklerimizin ruhlarına hediye ettik. Çünkü bu bayram maalesef kabristanlara da gidemiyoruz. Bayram namaz vakti geldikten sonra çocuklarımızla birlikte evimizde bayram namazlarımızı eda ettik. Eşlerimizin dualarla ve kalbi hazırladıkları sofralarımızda, hüzünlü olsa dahi kahvaltılarımızı yaptık. Gözlerdeki gülümsemelere ve kalpteki huzura dikkat edelim ve hiçbir olumsuzluğun gözlere ve kalplere yerleşmesine müsaade etmeyelim. Çünkü bugün bayram. Unutmayalım.
Kahvaltı sonrası çekirdek aile bayramlaşmasını gerçekleştirdikten sonra yollarımızı gözleyen anne babalarımızın kulaklarını daha fazla telefonlara kilitlenmiş şekilde bırakmayarak onları arayalım. Ama bu sefer görüntülü arayalım. Yüzlerini güldürüp, kalplerine huzur olalım. Güzel sözlerle ve gülen gözlerle bayramlarını kutlayalım. Bu da geçecek deyip varlıklarına şükredelim.
Amca, dayı, teyze, hala, sağ olan büyüklerimiz kim varsa onları arayalım. Onların çocuklarını arayalım. Ben büyüğüm, onlar beni aramalı felsefesini bir kenara bırakalım. Çünkü bu gibi durumların sebebiyle bir birlik ve beraberlik içinde olamıyoruz. Küçük resimde aile içindeki büyük küçük çekişmesi, nefsi öne katıp peşinden gitmeler; büyük resim de ise koskoca ümmetin durumu ortada. Neyi paylaşamıyoruz. Ya ölüm denilen olgu bir nefes ötemizde. Ne zaman, nerede, nasıl gelecek belli değil. Biz, neyin davasını güdüyoruz. O bana bunu dedi, şu bana şöyle davrandı, öbürü bana böyle baktı…Amaaaan… Eeee… Aldın, sürdün, götürdün; sonuç? Yapmayalım dostlarım; biz bu olumsuzlukların vesveselerine kanmayalım. Haram olan şeylerin istenmesi dışında, haram olarak yapılan şeylerin dışında kalan giderilebilecek sorunların birer vesilesi olan bayramlarımızı sevap hanelerimizi doldurarak geçirelim. Tabiri caiz ise oturduğumuz yerden sevap kazanalım. Güzel sözün sadaka sayıldığı, selamlaşmanın sevap olduğu, sılayı rahimin önemine binaen çok büyük ecirlere vesile olduğu ve güler yüzün gösterilmesinin bile sevap olduğu manevi dinamiklerimizin kadrini bilerek geçirelim bu bayramı. Çünkü en yakın olan, yaklaşık altmış gün sonra gelecek olan Kurban Bayramı’na ulaşamayabiliriz. Annemizi, babamızı, kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı, hısım akrabalarımızı kaybederek ulaşabileceğimiz gibi biz de ulaşamayabiliriz.
Bayramları her türlü zorluk içinde karşılasak bile bayram tadında yaşamasını bilmeli ve yarınlara anlatılacak güzel anılar biriktirmeliyiz. Rahmet okutacak şeyler de zaten biriken güzel, özel ve kalbi anılardır.
Bu vesile ile siz değerli dostlarımın bayramlarını tebrik eder, bayramın tüm İslâm âlemine hayırlara vesile olmasını yüce Rabbim’den niyaz ederim. Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog